Başlamak neden hep zordur? Çoğumuz bitirmenin acı verdiğini, korkuttuğunu düşünürüz aslında. Oysa hep beklemiş birisi için başlamak sancıların en büyüğüdür.
O, en çok sevdiğini elde ettiğin anda bile devam eder beklemek kaygısı. Insan egosu hep daha iyiyi arzular, her daim daha güzele ulaşmanın hayalini kurar. Kimi zaman beslemek gerekir elbette içimizdeki şeker seven çocuğu. Lakin çocuk, hayatın kendisi olduğu vakit ve hayat senden bir yetişkin yaratmaya çalıştığında, içine düştüğün karmaşanın düğümü olursun birden.
Öyleki beklediğine değdiklerinin dahi farkına varamazsın. Hayatımızdaki durgun durumları tembellik maskesi altına saklarız çoğu zaman. Başlamama lüksü olanlar için geçerlidir tembellik edebilme özgürlüğü. Her şeyi gören gözler yenilikten ne kadar korktuğunuzu görmez ama yaftalamaktan da geri kalmazlar. Zaten bu korkuların hepsinin temelinde de başarısız olursam herkes ne der, ben herkese ne derim? cümleleri olur çoğu zaman.
Tüm bu başlama, başlamama bocalamaları arasında ise hayat kendi düzeninde akar gider. Ve çoğu vakit yapmaktan imtina ettiklerimiz başkalarının başarıları olarak önümüze dizilir sıra sıra. Vizontele'deki meşhur sahne gibi " Şerrefsizim benim aklıma gelmişti!" demek kalır geriye.
Ben, kendi tembelliğime kılıf ararken esas meselemin, başlayacağım yeri bilmemek olduğunu farkettim. Yemek yaparken sıralama çok basit ; malzemeleri doğra, soğanı kavur, çabuk pişenle yavaş pişeni sırala koy tencereye, yemek olsun. Ama iş yaşam biçimini değiştirmeye geldiğinde; önce kendimimi geliştirsem, yok ingilizcemi mi ilerletsem, yazsam mı, çizsem mi,gülsem mi ağlasam mı? bilemediğim bi noktadayım. Durup bakmaya verdim, en kolayı o şimdilik. Soranlara da kendimi nadasa çektim diyorum ama öyle bi nadas oldu ki artık çam ormanı yetişir. Tüm bu süreçte,en azından sorunumun ne olduğunu keşfettim ki insanlık için küçük ama benim için büyük bir adımdır!
Şimdi artık, bir sabah uyanıp "Buldum, buldum ben aslında buymuşum" diyeceğim mucizevi anda sıra. Bir yerden başlamak gerek demiştim ya ben burdan başladım, en azından başladım. Hayatımı değiştirmeye ve dönüştürmeye, daha iyiye, daha çok iyiliğe evriltmeye karar verdim.
Başlamak, değiştirmek demek. Değişime açık olmak demek. Beklemek gibi, devam etmek gibi konforlu değil elbet. Lakin, bir kere adım attığınız anda hayat öyle güzel ki.. İçimdeki kelebekler herkesi yaşamın bu kıyısına çağırıyor.. Üretmeye çalışmak bile mutluluk verici..
Öyleki beklediğine değdiklerinin dahi farkına varamazsın. Hayatımızdaki durgun durumları tembellik maskesi altına saklarız çoğu zaman. Başlamama lüksü olanlar için geçerlidir tembellik edebilme özgürlüğü. Her şeyi gören gözler yenilikten ne kadar korktuğunuzu görmez ama yaftalamaktan da geri kalmazlar. Zaten bu korkuların hepsinin temelinde de başarısız olursam herkes ne der, ben herkese ne derim? cümleleri olur çoğu zaman.
Tüm bu başlama, başlamama bocalamaları arasında ise hayat kendi düzeninde akar gider. Ve çoğu vakit yapmaktan imtina ettiklerimiz başkalarının başarıları olarak önümüze dizilir sıra sıra. Vizontele'deki meşhur sahne gibi " Şerrefsizim benim aklıma gelmişti!" demek kalır geriye.
Ben, kendi tembelliğime kılıf ararken esas meselemin, başlayacağım yeri bilmemek olduğunu farkettim. Yemek yaparken sıralama çok basit ; malzemeleri doğra, soğanı kavur, çabuk pişenle yavaş pişeni sırala koy tencereye, yemek olsun. Ama iş yaşam biçimini değiştirmeye geldiğinde; önce kendimimi geliştirsem, yok ingilizcemi mi ilerletsem, yazsam mı, çizsem mi,gülsem mi ağlasam mı? bilemediğim bi noktadayım. Durup bakmaya verdim, en kolayı o şimdilik. Soranlara da kendimi nadasa çektim diyorum ama öyle bi nadas oldu ki artık çam ormanı yetişir. Tüm bu süreçte,en azından sorunumun ne olduğunu keşfettim ki insanlık için küçük ama benim için büyük bir adımdır!
Şimdi artık, bir sabah uyanıp "Buldum, buldum ben aslında buymuşum" diyeceğim mucizevi anda sıra. Bir yerden başlamak gerek demiştim ya ben burdan başladım, en azından başladım. Hayatımı değiştirmeye ve dönüştürmeye, daha iyiye, daha çok iyiliğe evriltmeye karar verdim.
Başlamak, değiştirmek demek. Değişime açık olmak demek. Beklemek gibi, devam etmek gibi konforlu değil elbet. Lakin, bir kere adım attığınız anda hayat öyle güzel ki.. İçimdeki kelebekler herkesi yaşamın bu kıyısına çağırıyor.. Üretmeye çalışmak bile mutluluk verici..
Yorumlar
Yorum Gönder