Affetmek Mi?

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel, ,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz...
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! 

Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir. »

                                      Mevlana Celaleddin Rumî


Bir kalp düşünün tüm dünyaya yetecek kadar geniş, kırılmayacak kadar huzura ermiş, kendinden olmayanı kendinden görecek kadar sevgi dolu.. Zaman geliyor ardımda bıraktığımı sandığım kırgınlıklarım yüzünden benden olanı dahi kabullenemiyorum ve işin daha tuhaf kısmı farkında olarak bunu devam ettirebilme gücünü göstermekte sanırım. Bahanemde hazır üstelik ben Mevlana değilim ki affedeyim, sindireyim.. Ne zor anlıyoruz bazı insanları değil mi ya da ne kadar yanlış. Bazı insanlar koca bir dünyayı sığdırıyorlar kalplerine. 
Kendine söz geçirememek insanın en büyük zaafı sayılmalı bence. Küçük kırgınlıkları büyüten dağ gibi bir özbenliğe sahipsek ve bir dur orada diyemiyorsak sonrası tufan zaten. Semavi ya da beşeri dinler hepsinde önce affetmek ve kabul etmek gelir. En sık karşılaştığımız cümlelerdendir " her şerde bir hayır vardır" cümlesi. Peki affetmek sizden bir şey eksiltip karşınızdakine mi kazandırır? Yoksa insan affettiği andan itibarenmi özgürdür. Geçtiğimiz yıllarda İran'da bir anne oğlunun katili olan genç adam idam sehpasında asılmak üzereyken gözyaşları içerisinde durun onu affediyorum diye bağırmıştı, kaderi o annenin ağzındaydı çünkü ondan bir can almıştı ve bedel olarak kendi canını verecekti. Ve kadın bir annenin daha evladından kopacağı gerçeğiyle yaşayamayacağını anlamış ve affetmişti. Çok düşündüm ben olsaydım ne yapardım diye ama bazı durumlar insanın empati yapamayacağı kadar zor ve doğruyu söylemek gerekirse ben kendimde affedecek gücü bulamazdım sanırım. Oysa aynı kadın daha sonra yaptığı açıklamada " eğer o çocuğun ölmesine izin verseydim ne oğlum beni affederdi ne de ben kendimi affederdim" demişti.  
Peki affeden ya da bağışlayan olmak zor gelirken bağışlanan olmak insanı ne kadar mutlu eden bir duygu acaba. Modern toplumda affetmek samimiyetten uzak, sadece gelecek günlerde olması muhtemel yeni durumlar için bir açık çek olarak görülüyor sanki. Ben bugün seni affediyorum bak bana borçlusun artık gibi bir üstten duruş havası hakim. Bir başka tarafta ise toplumsal aklın koyduğu kurallar gereği affedilebilecek ya da affedilemeyecek davranışlar var. Örneğin kendisini aldatan kocasını affeden kadın yuvasına sahip çıkıyorken karısı tarafından aldatılan bir erkek affettiğinde toplum tarafından dışlanıyor. Affetmek bazen erdem iken bazen kibir halini alıyor. 
Insanın iç manifestosundaki ses yargıçla sanık arasındaki ses değildir, ruhunun derinliklerinde hissettiği,duyumsadığı sestir. Ve affetme otoritenin elinde manipülatif bir araç iken insanın vicdanında kendini kandıramayacağı kadar temiz bir erdemdir.  O yüzden vicdanın rahat olduğu noktada bağışlamanın söze dökülmesine lüzum kalmaz.
Diğer taraftan bazen affedilmemek adınızın yüzyıllar boyu anılmasına vesile olabilir. Hallac-ı Mansur Abbasi halifesi tarafından affedilmiş olsaydı bugün tasavvuf diye bir kavramın varlığından haberdar olmayabilirdik. 
Neticede affetmek bazen vazgeçmektir,bazen kabullenmektir bazen ise sımsıkı sarılmaktır.. Hangi tarafta duracağınız ise tamamen size kalmıştır.


Merhametle... 


Yorumlar

Popüler Yayınlar