Uzak

Hep bir yere yetişme telaşı ve hep yetememe hissi.. Boş oturduğum anlarda bile aslında bir şeyler yapmalıymışım da ben öylece oturuyormuşum suçluluğu..Nereden geldi bu içimizdeki ayağımızı uzatıp yatamama sendromu ki.. Kiminle konuşsam hep aynı şey "Valla canım hiçbir şey yapmıyorum da aslında hep bir koşturma işte" Nereye koşuyoruz hatta neden koşuyoruz..
Hayatımı yavaşlatmaya karar verdim biraz.. Daha sakin,daha sade,daha yalın yaşayasım var.. Bir çiçeğe bakarken dünya dursa mesela. Kulaklarımı kapatayım tüm savaşlar,acılar,gözyaşları yanımdan aksın gitsin, son bulsun istiyorum.mesela..
İki yaşında bir çocuğun şaşkınlığıyla ve mutluluğuyla seyredeyim kedileri.. Sahi ne zaman bıraktık mutlu şaşkınlıkları,hatırlayan var mı? Popüler söylemdeki gibi değer bilmek için önce kaybetmek mi gerekti?
Aşık olduğumuz o ilk andaki kalp atışları, yüzümüzdeki o şapşal sırıtma on sene sonra neden hala orada durmuyor ki.. Sorular, sorular, sorunlar.. Ve korku, kaybetme korkusu.. Kimse sahip olduklarıyla tam anlamına mutlu değil ama değiştirmek için çaba harcamıyor çünkü öğrenmişiz "Dimyada pirince giderken eldeki bulgurdan olmak" diye bir şey var.
Acaba başka bir dünya mümkün mü?  Daha mutlu çocukların yetiştirildiği ve onların da mutlu birer ebeveyn olduğu bir dünya hayal etsenize. Son dönemde Hollywood,sinemaseverlere,başka bir biçimde yaşanan dünyaları anlatan filmler sunuyor. Ortak noktaları; savaşlarla sonu gelmiş bir dünyada insanlığı yeniden inşa etmeye çalışanların bu doğrultuda bütün duygulardan arındırılmış temiz bir ırk yaratması. Böylece,bir daha büyük savaşların olmasını engelleyeceklerini düşünüyorlar.
Ama kıskançlığı, sevgiyi,aşkı hatta renkleri bile alsalar insanın içinden asla alınamayan bir duygu var hep;hırs. Hırsların ve tutkuların olmadığı bir dünya yaratma hırsı. Tuhaf bir çelişki. Ve korkutucu bir gerçek aslında. Büyük dünya düzeninde de, kendi küçük dünyalarımızda da,iç içe geçmiş bir çıkmaz gibi,hırslarımız var.. Kiminin hırsı tüm dünyaya hüküm sürmek, kiminin ki ailesine, iş arkadaşlarına hatta çocuğuna.. Üstelik tüm bunlara rağmen insanların sosyal medyada paylaştıklarına bakarsanız da herkes bir melek, bir aziz. Merakımdan soruyorum " Bunca kötülük nereden geliyor o zaman?"
Bence,yeni bir dünya kurmak adına insanı duygularından arındırmak yerine, herkesi altı yaş seviyesinde duygulara sabitlemek lazım. Beynin gelişimi devam etsin ama kalp hep çocuk saflığında ve temizliğinde kalsın. Bilim kurgu tadında bir dilek biliyorum ama düşüncesi bile tebessüm sebebi :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar